Futbolumuz yine çalkantılı bir dönemden geçiyor.
Hakemlerin bahis oynadığı iddiaları, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun açıklamalarıyla resmiyet kazanırken, kulüplerden gelen ortak tepki dikkat çekici: "Sadece isimleri değil, oynadıkları maçları da açıklayın!"
Bu çıkış, uzun süredir kabuk bağlamış ama asla iyileşmemiş bir yaranın yeniden kanadığını gösteriyor.
Çünkü bahis ve şike iddiaları, bu ülkenin futbol hafızasında ne yazık ki yeni değil. Ancak bu kez mesele sadece hakemlerle sınırlı değil.
Olmamalı da…
Bahis gibi organizasyonlarda tek taraf olmaz. Kazan-kaybet sistemine dayalı bir yapıda sadece hakemin değil, teknik direktörün, futbolcunun, yöneticinin hatta bazı kulüp personelinin bile dâhil olabileceği bir düzenden söz ediyoruz.
Dolayısıyla “futbolun temizlenmesi” isteniyorsa, bu temizlik sadece birkaç hakemle sınırlı kalmamalı.
Tüm yapılar şeffaf şekilde incelenmeli, cesur adımlar atılmalı.
Sorunun kaynağına inmeden, sadece görünen kısmı kesip atmak çözüm olmayacaktır. Çünkü futbol sadece 90 dakika değildir.
O dakikaların öncesinde hazırlık yapanlar, soyunma odasında plan kuranlar, masa başında karar verenler vardır.
Şimdi beklenti şudur: TFF, elindeki belgeleri kamuoyuna açmalı. Bahis oynadığı tespit edilen hakemler, hangi maçlarda görev aldıysa bunlar net şekilde açıklanmalı. Ama asıl önemlisi, sistemsel bir temizlik başlatılmalı.
Kulüplerin mali şeffaflığı, teknik adamların ve futbolcuların bağlantıları, menajer ilişkileri dahi masaya yatırılmalı.
Aksi halde, bugün hakemler konuşulur, yarın isimler unutulur…
Ama Türk futbolu aynı kirli suda debelenmeye devam eder.
Artık susma değil, hesap sorma vaktidir.
Çünkü bu sadece bir spor meselesi değil, milyonların adalet duygusunu temsil eden bir vicdan meselesidir.

