X
Metin KÖSEDAĞ

Metin KÖSEDAĞ

“MESLEK YASASI” KAÇINILMAZ ARTIK!

Bolu bu hafta sadece doğasıyla değil, vicdanıyla da gündemdeydi.

Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun 29. Başkanlar Kurulu toplantısı Karpalas Otel’de yapıldı. Toplantıya Türkiye’nin dört bir yanından gelen cemiyet başkanları katıldı. Masada, ülke basınının geleceğini ilgilendiren en önemli konu konuşuldu: Gazetecilik meslek yasası artık bir tercih değil, zorunluluktur.

Bugün her önüne gelenin “ben gazeteciyim” dediği, bir cep telefonu kamerası ya da sosyal medya hesabıyla kendini haberci ilan ettiği bir dönemden geçiyoruz. Gerçeği doğrulatmadan paylaşan, kamuoyunu yönlendiren, hatta bazen bile isteye manipüle eden kişiler, gazeteciliğin en kutsal değerini; güven duygusunu zedeliyor.

Oysa gazetecilik, bir iddia mesleği değil, vicdan mesleğidir.

TGK Genel Başkanı Mehmet Nuri Kolaylı’nın da altını çizdiği gibi, “her mesleğin bir yasası var ama gazeteciliğin hâlâ yok.”

Bu cümle aslında bir gerçeği haykırıyor:

Gazetecilik, düzenlenmemiş bir meslek olmaktan çıkarılmadıkça; sahte hesaplar, yalan haberler, linç kültürü ve etik dışı davranışlar artmaya devam edecek.

Bugün bir doktor, bir mühendis, bir öğretmen olabilmek için belirli yasal şartlar gerekirken; gazetecilik adı altında toplumun güvenini sarsan kişilerin hiçbir sınırı yok.

Bu sadece gazetecilerin değil, halkın haber alma hakkının gasp edilmesidir.

Kayseri Medyası ve sorumsuz medya…

Bu tablo Kayseri’de de açıkça görülüyor.

Kentteki yerel medya kuruluşları, yıllardır ekonomik zorluklar, ilan daralmaları ve dijital dönüşüm baskısı altında ayakta kalmaya çalışıyor.

Bir yanda işini özveriyle yapan gerçek gazeteciler, diğer yanda hiçbir etik ölçü tanımadan sosyal medya üzerinden “haber” adı altında kişilik haklarını hedef alan, linç kültürünü besleyen kişiler…

Bu pervasızlık sadece meslek itibarını değil, toplumun haber alma güvenini de yerle bir ediyor.

Kayseri’de sosyal medya, artık bilgi üretme alanı olmaktan çıkıp, çıkar ilişkilerinin yeni mecrası haline geldi.

Kimi hesaplar, kim tarafından beslendiği belli olmayan bir dizi kişi veya kurumun “gölgesinde” hareket ediyor.

Bugün alkışladıkları isimleri, yarın çıkar çatışması başlayınca hedefe koyuyorlar.

Bir dönem “destekledikleri” kişi ya da kurumları, bir sonraki paylaşımda linç ediyorlar.

Bu durum sadece gazetecilik değil, ahlak erozyonunun da göstergesidir.

Burada açıkça söylenmesi gereken bir gerçek var:

Kayseri’de bazı sosyal medya hesaplarını kim besliyorsa, bir gün o sosyal medya da kime hizmet ettiğini hatırlayacak ve aynı şekilde geri dönecektir.

Kişisel çıkar uğruna “gölge basın” yaratmaya çalışanlar, unutmamalıdır ki o gölge bir gün kendilerini de yutacaktır.

Çünkü etik dışı bir zemin üzerinde kurulan hiçbir yapı kalıcı olamaz.

Gerçek gazetecilikte sadakat, kişiye değil, hakikate olur.

Bir diğer önemli konu da çalışma koşulları.

1952’de yürürlüğe giren 5953 sayılı yasa, bir dönem gazetecilere önemli haklar tanımıştı. Ancak yıllar içinde bu haklar birer birer geri alındı.

Bugün yüzlerce gazeteci, hiçbir sosyal güvencesi olmadan, yıpranma hakkından mahrum, düşük ücretlerle ve neredeyse 24 saatlik mesaiyle çalışıyor.

Yasa, artık sadece bir beklenti değil; mesleğin onurunu korumak için acil bir ihtiyaçtır.

Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker’in toplantıda söylediği sözler bu tabloyu en iyi özetliyor:

“Köroğlu gibi mücadele ettik, Köroğlu gibi de mücadele etmeye devam edeceğiz.”

Evet, çünkü gazetecilik bu ülkenin Köroğlu ruhudur. Eğilmez, korkmaz, susmaz.

Bu meslek rantla değil, direnişle büyür. Kalemle savaşır, kelimeyle savunur.

Bugün, gazetecilik mesleği içeriden ve dışarıdan kuşatılmış durumda.

Bir yanda siyasetin gölgesi, bir yanda rantın baskısı, bir yanda da sosyal medyanın sahte kahramanları var.

Ama gerçek gazeteciler hâlâ var. Ve onlar, yalnızca bir yasa ile korunabilir.

Artık süslü cümlelere değil, somut adımlara ihtiyacımız var.

Bu ülkenin basın camiası, artık söz değil, yasa bekliyor.

Gazeteciliği koruyan, tanımlayan, sınırlarını çizen, haklarını güvence altına alan bir “Gazetecilik Meslek Yasası” hemen çıkarılmalıdır.

Bu yasa; sansürün değil, özgürlüğün teminatı olmalı.

Bu yasa; susturmak için değil, konuşabilmek için var olmalı.

Ve bu yasa; gazeteciliği bir çıkar aracı değil, kamu vicdanının sesi haline getirmelidir.

Unutmayalım:

Gerçek gazetecilik bir unvan değil, bir onurdur.

Ve bu onur artık sadece kalemle değil, yasayla da korunmak zorundadır.

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×