Kayseri, sanayi ve ticaret alanında Türkiye’nin önde gelen şehirlerinden biri. Her platformda büyüklüğüyle övünülüyor, bu büyüklük spora da yansıtılmak isteniyor. Ancak “spor şehri” olmak, yalnızca afişlerde yer almakla ya da tesisler inşa etmekle mümkün değil. Şehrin spor vizyonu, gerçeklerle karşılaştırıldığında oldukça sığ ve yetersiz kalıyor.
Şehrin markası olarak lanse edilen Kayserispor, yalnızca futbolla anılıyor. Evet, Süper Lig’de mücadele ediyor ancak saha içi kadar saha dışındaki sorunlarla da gündemde. Ekonomik sıkıntılar, yönetimsel belirsizlikler ve sportif istikrarsızlıkla boğuşan kulüp, şehirdeki spora dair en büyük örnek olarak gösteriliyor. Oysa spor, sadece futboldan ibaret değil.
Kayseri’nin Süper Lig’de mücadele eden bir erkek basketbol ya da voleybol takımı yok. Bu da sporun çeşitliliği açısından zayıf olduğumuzu ortaya koyuyor. Buna karşılık Kadınlar Basketbol Süper Ligi’nde yer alan Melikgazi Kayseri Basketbol, tüm yükü omuzlayan tek branş temsilcisi konumunda. Ancak o da belediye desteğiyle ayakta duruyor. Üstelik maçlar ücretsiz olmasına rağmen tribünlerde yeterli seyirci desteği sağlanamıyor. Maçlara ilgi olsa bile bu, medya tarafından yeterince görünür kılınamıyor. Yerel basın, sporu yalnızca Kayserispor’la sınırlıymış gibi görüyor ve bu yaklaşım, şehrin spor hafızasına zarar veriyor.
Kayseri’nin yakın geçmişinde yaşanan bir diğer örnek ise Erciyes 38 FK, yani eski adıyla Talasgücü Belediyespor. Bu takım, iki yıl önce Bölgesel Amatör Lig’de şampiyon olarak TFF 3. Lig’e yükselme hakkı kazandı. Ancak belediye, “bütçemiz buna el vermiyor” diyerek profesyonel ligde mücadele etmekten vazgeçti. Takımın elde ettiği başarı, ekonomik gerekçelerle geri plana itildi. O dönemde Kayseri Milletvekili Baki Ersoy’un devreye girmesiyle kulüp sahiplenildi ve Erciyes 38 FK adıyla yoluna devam etti. Bugün 3. Lig’de mücadele ediyor ve hedefini büyütmüş durumda.
Tüm bu örnekler bize şunu net biçimde gösteriyor: Kayseri’de spor, işler yolunda gittiğinde hatırlanıyor. Zorluklar başladığında ise herkes geri çekiliyor. Şehirdeki dinamikler başarıya sahip çıkıyor, ancak süreç emek ve sabır gerektiriyorsa ortalık sessizliğe bürünüyor.
Kayseri’nin sporla olan bağı, ne yazık ki istikrar ve sahiplenme açısından zayıf. Bu şehrin potansiyeli, tesisleri ve yetenekli gençleri var. Ancak yönetenlerin vizyonu eksik, medyanın ilgisi dar bir çerçevede ve halkın desteği anlık başarılarla sınırlı.
Gerçek anlamda bir spor şehri olmak istiyorsak, önce bu bakış açısını değiştirmeliyiz. Futbol dışındaki branşlara da alan açmalı, gençleri desteklemeli, yalnızca başarıyı değil emeği de ödüllendirmeli ve en önemlisi, sporun tüm paydaşlarını aynı masada buluşturmalıyız. Aksi takdirde Kayseri, “spor şehri” iddiasını yalnızca reklam panolarında yaşamaya devam eder.