2024 Yerel Seçim Sonuçlarını buradan takip edebilirsiniz.
Zeynep TÜRKOĞLU

Zeynep TÜRKOĞLU

ORTASINI BULALIM

Merhaba Sevgili Okurlarım:

Bir soru bir konu konseptinin bu ay ki yazısında, sorumuzu sormadan önce gözlerinizi kapatın.

Bir kreşteyiz.

Mama sandalyesinde dört çocuk. Yaş ortalaması bir- bir buçuk civarlarında. Başlarında uzun tırnaklı gencecik bir öğretmen… Mevsim geçişinden burunları akıyor, öksürük olanları var. Bir kısmı ağlıyor, bir kısmı yemek yeme telaşında…

Kulaklarımda kurum sahibiyle yaptığım görüşmeden şu cümle yankılanıyor: “Yedi aylık öğrenci kabul ediyor musunuz?” diye velilerimiz geliyor.   

Şimdi bir ana okulundayız.

 Başka bir görüntü de ise bir yıl sonra birinci sınıfa başlamak zorunda olan 60 aylarının sonlarında sınıf ortalamasının hem yaş hem boyut olarak üzerinde bir çocuk kadrajımızda.

Sınıf noktaları birleştirip makasla kesilen bir etkinlik çalışmasında. İlk fark ettiğimiz çocuğumuzun kalem tutamadığı. Parmaklar değişik yerlerde, kavrama becerisi çok zayıf.  Çizemediğini hissetti ve etkinliği değiştirdi.

Şimdi makasla etkinliği kesmeye çalışıyor. Makas ellerde karıştı ters tutuyor. Pes etti, eliyle kâğıdı yırtmaya çalışıyor. Bu seferde arkadaşlarının yanında ezildiğini hissediyor.

Bir gelişme gecikmesi mi var derken öğretmeniyle konuşuyoruz.

Öğretmen: çocuğun bu yıl ilk defa okul öncesi kuruma geldiğinden bahsediyor. Annenin, çocuğuna çok bağlı olduğunu söylüyor. Zorunlu olmasa birinci sınıftan önce asla okula başlatmazdım diyenlerden.

   Gözlerimizi açalım…

Sorumuz gelsin…

Sizce bir çocuğun okul öncesi kuruma başlama yaşı kaç olmalıdır?

Bu soruya benim yanıtım yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi iki uçlu…  

Kreşler; çocuklarımızın bir kurum güvenliği altında hem akademik hem sosyal olarak gelişebilecekleri yerlerin başında gelmektedir. Bunun yanında hem çalışan anne hem de teknoloji bağımlılığı karşısında kurtarıcı mekanlar. Bunun yanında bir anne bile ikiz çocuklarına yetememe endişesi taşırken dört çocuğumuzla ilgilenen genç öğretmen kaç ihtiyacını karşılayabilir bu bebeklerin. Güvenli bağlanma kavramının bu kadar önemli olduğunu fark ettiğimiz bu  günlerde gelin iki yaşına kadar bebeklerimizin yanında olalım. sözüm mecbur kalıp hayatları pahasına çocuklarından ayrılanlara değil; sözüm kreşe parasını ödemek için çocuklarından ayrılanlara…

Diğer uçta ise  ilkokul yaşına gelmesine rağmen ailelerin hala okul öncesi kuruma göndermekte zorlandıkları, faydasının olmadığına inandıkları gruptur. Evde özel ilgilenen aileler hariç kalem tutmayan. makas kullanamayan renklerden şekillerden habersiz bu grubun hazırlıksız ilkokula başladığında yaşadığı zorlukların  sorumlusu kim! sonra bu çocuğumuzdan  üstün performans beklemek kimin haddine…

Sözün kısası gelin ortasını bulalım. Kadının çalışma hayatında olma gerçeğini göz ardı etmeyelim, aldığımız eğitimleri hayat beklentilerimizi de çocuk oldu diye ötelemeyelim. Ancak bunun yanında planlı ya da plansız bir bebeğe sahip olduğumuzda onunla iyi bir başlangıç adına birbirinize vakit ayıralım 0-2 yaşın güvenli bağlanmada kritik olduğunu unutmayalım. Ayrılmak için geriye o kadar uzun zaman kalıyor ki …

Bunun yanında bilimsel çalışmaların da desteklediği 0-6 yaşın gelişimin en hızlı olduğu yaşlar olmasıdır. Ve 3 yaş ve sonrasında güvenli bağlanan çocuklarımızın güvenli ayrılmalarında ve hem akademik hem sosyal gelişebilecekleri kurumlarda olmasında naçizane bir zarar görmüyorum.

Çocuklarımızın ihtiyaçları oldukça yanlarında olabileceğiniz uzun bir ömür dileğiyle …

Hoşça Kalın

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×