Hüsamettin URFALIER

Hüsamettin URFALIER

Kayseri, Köşe Yazısı, Hüsamettin Urfalıer, Yazar

ÜLKEMİZİN KÜLTÜR MOZAİĞİ KAYSERİ:8 ESKİMEYEN BAYRAMLAR

Ülkemizin yaşadığı dünya çapında asrın felaketi olarak kabul edilen ve sanki bir kabusun uzun süren ruh halini milletçe yaşamış olduğumuz deprem sebebiyle yaklaşan mübarek ramazan bayramını çok buruk ve bir yanımız yıkık ruhen virane bir ortamda idrak edecek olduğumuz malumunuzdur. Keşke hiç kimseye bir şey olmasaydı da olan mala mülke olsaydı dediğimiz, kaybettiğimiz canlarımızın acısını ve ağır travmasını belki çok uzun süre, belki de yaşadığımız müddetçe hiçbir zaman unutmayacağımız muhakkak. Bayrama gelince bilemiyorum bu bayramlar eski bayramlar tadında olacak mı? Hatta bu bayram bir önceki bayram tadında dahi olacakmı? Bence mümkün değil. Ancak bu kadar zorluğun içerisinde her ne olursa olsun hayat öyle veya böyle devam ederken geleceğe umutla bakabilmek adına “kökü mazide olan ati” anlayışıyla yine özlemle andığımız ve yad etmeyi çok sevdiğimiz “nerede o eski bayramlar” konusuna değinerek okuyucularımızın bir nebze olsun zihin detoksu yapmasını umud ediyorum.

Çocukluk yıllarımdan başlayarak, gençliğimi ve orta yaşlarımı da kapsayan uzunca bir dönem boyunca hep teklifsizce çat kapı iftara gelen akrabalar, komşular ve dostlar hiç hatırımdan çıkmaz. Öyle ki; geldiklerinde onlar için sofraya ilave edilecek bir yemek dahi hazırlamaya zaman olmazdı. İftar vaktine 3-5 dakika zaman kalmıştır zaten. Gelenler de kendileri için özel yemek yapılmasını istemedikleri için dar vakitte gelirler, sofrada Allah ne verdiyse neşeyle afiyetle yerken, birlikte iftar açmanın huzurunu yaşardık. O an varsa hurma veya zeytin eşliğinde İftar edilip yemek yendikten sonra tiryakiler sigarasını sarıp tüttürür, bazımız çorbasını içer sofradan kalkıp hemen akşam namazını eda eder, içimizden bazısı da yeleğinin cebinden köstekli saatini çıkarır ajans zamanı yaklaştı radyoyu açalım derdi. Çocukluğumda elektriğin çoğunlukla da olmadığı yıllarda duvarda asılı fitilli, gaz yağı ile yanan camlı gazlı lamba ışığında terek üzerinde duran ve pil ile çalışan radyo açılır, sesi 1-2 dakika sonra anca gelirdi. Şimdilerde şömine denilene o zaman ocak denirdi, gürül gürül ateş yanarken, duvarda asılı gaz lambası ışığında çay ve sigara eşliğinde koyu sohbetler yapılır, akrabalığın, komşuluğun, dostluğun nihayet samimiyetin en güzel anları yaşanırdı. Birlikte teravih namazına gidilir bu güzel ibadetlerle ramazan huzur içerisinde yaşanırdı.

Aynı samimiyet üzerine gölgesi düşen bayram ile taçlanır ve tüm içtenliği ile devam ederdi. Bayramdan bir gün öncesi olan arefe gününde veya bayram sabahında yapılan mezarlık ziyaretleri aksatılmaz. Büyükler bu dünyanın geçici olduğunu öğretmek ve geçmişlere dua etmek maksadıyla erkek aile fertlerini muhakkak kabirlere götürürdü. Arefe günü de bayramın habercisi olarak büyük bir sevinçle karşılanır küçüklere tövbe ve istiğfar etmesi telkin edilirdi bayramın huşu içerisinde karşılanması sağlanırdı. Arefe günü banyo yapılması ve çocuklara abdest aldırılması da abdeste teşvik bakımından önemli bir noktaydı. Bayram namazı tıpkı farz-ı kifaye gibi eda edilir, ramazan bayram namazına gidilirken annelerimiz ağzımıza mutlaka bir şeker verir ve camiye gönderir, namaza kalktığımızda evimizde bayram yahnisinin mis gibi kokusu her yeri sarmış olurdu. Bayram namazını müteakip aile üyeleri dede, büyük anne, kardeşler bir araya gelir güzelim yahninin tadı sanki başka zamanlarda yapılandan çok daha lezzetli gelirdi. Bayram öncesi yıl boyunca beklenen o güzel ve özel günlerin hatırına dinimizce mübah sayıldığından yılda 1 veya en fazla 2 kereye mahsus terzide özel olarak diktirilen en güzel kıyafetler ve özenle seçilen bayramlık ayakkabılar dolaptaki yerini alır ve bayramı beklerdi. Bayrama kadar onlara el sürülmez, bu 

şekilde çocuklara da bu yönüyle sabırlı olmaları öğretilmiş olurdu. Yani günümüzdeki sosyo-ekonomik ilerlemenin, modernitenin ve kapitalizmin aksine her gün bayram gibi giyinilmezdi. Bu şekliyle de israftan kaçınılmasının önemi öğretisi hakimdi. Bütün ailenin bir arada olduğu o eşsiz anlarda gün evelinden hazırlanan bayram harçlıkları ve hediyeler ailenin büyükleri tarafından ailenin küçüklerine ve misafir çocuklarına verilir, bu güzel atmosferin gelecek kuşaklarca da benimsenmesi ve sürdürülmesi temin edilirdi. Anneanne, babaanne ve dedeler başta olmak üzere aile ziyaretleri yapılır, ziyaret listeleri yapılır, karşılıklı olarak birbirine gidip gelme şeklinde kısa süreli misafirlikler gerçekleştirilir, büyüklere saygı gösterilir, küçüklerin gönlü hoş tutulurdu. Ziyarete gidilenler evde yoksa muhakkak kapıya bir not kağıdı veya kartvizit sıkıştırılır güzel kutlama notu bırakılır ziyaretin yapıldığı “ilmühaberi nevinden” ev sahibine eve döndüğünde bildirilmiş olurdu. Gün evelinden çoğunlukla da anneanne veya babanneler tarafından misafirlere en güzel cevizli güllü baklavalar ve nevzineler, kadayıflar, içli keteler tandır böreği, su böreği börekler yapılır limonata veya ayran ikram edilirdi. Türk kahvesi, kolonya, misafirlik çikolata bayramın olmayınca olmazıydı. Eskiden oldukça pahalı olan kolonya, eve gelen misafirler için adeta bir değer ve saygı göstergesiydi.

Böylece kişiler, uzun süre görmedikleri akrabaları ile bir araya gelir ve birlikte değerli anılarını paylaşma fırsatı yakalardı. Ramazan ayı süresince oruç tutanları sahura kaldıran davulcular, bayramda bahşiş toplamak ve bayram coşkusunu en iyi şekilde yansıtmak için tek tek bütün evleri dolaşırdı. Çocuklar heyecanla bekledikleri bayramda kapı kapı gezer bayram şekeri ve harçlık toplardı. Tüm bunlar bayram ruhunu en güzel şekilde ortaya çıkarırdı.

Artık Kayserimiz müstesna olmak üzere çoğu yerde bugün için bir nostalji havasında eski bayramlar..Şimdiki bayramlar kendimize nasıl bir tatil planı yapsak bu bayramda nereye gitsek düşüncesi halini aldı maalesef.. Çocuklar eski bayramları, gelenek ve görenekler ile ilgili çok az ya da hiçbir şey bilmeden büyüyor. Bunun nedeni galiba çocukların isteklerinin aileler tarafından hemen gerçekleştirilmesiyle, karşılanmasıyla alakalı olabilir. Çocuklar istediklerine, hemen ulaştığı için belki, günümüzdeki bayram sevincini, coşkusunu yaşayamıyorlar. Bunun elbette cep telefonu ve internet kullanımıyla ve bağımlılığıyla da doğrudan alakalı olduğunu da düşünüyorum. Eskiden çok büyük bir eğlence olan bayram günümüzde maalesef çoğu kimse tarafından kabuğuna çekilip kimseyle iletişim kurulmaması şeklinde geçiştirilen usulen de olsa telefonlardan matbu bayram mesajı gönderilen hale bürünmüş durumda. “Z” kuşağı dediğimiz çocuklar ve gençlik yetişmekte bizler her ne kadar eski bayramlara özlem duysak ta yeni yetişen nesil kendilerine göre yaşamayı tercih edecek gibi görünüyor. Şimdiki zaman, eski zaman değil her şeye tek tuşla ulaşabiliyoruz her şey parmağımızın ucunda teknoloji her şeyi bize sunmaya devam ettiği sürece bizim bayramlarımız sadece bir telefon mesajında kalmaya mahkum maalesef. Umarım her şeye rağmen gelenek ve göreneklerimizi, bayramlarımızı aynı tadıyla yaşatmaya devam edebiliriz gelişmiş bu teknolojiye inat. Bu vesile ile tüm hemşehrilerimizin mübarek ramazan bayramını kutlar, hayırlara vesile olmasını niyaz eder,

??Herkese şekerden de tatlı “eskimeyen bayramlar” dilerim.?? 

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×