Prof. Dr. Tuncay ÇELİK

Prof. Dr. Tuncay ÇELİK

1. Tur Seçime Dair: Politik Polarizasyon

Avrupalı siyaset bilimcilerin yaptığı araştırmalar, günümüzde politik polarizasyonun seçim kazanmada son derece başarılı bir yöntem olduğunu ortaya koydu. Politik polarizasyon, partilerin seçmen kitlesini kutuplaştırarak kendi kitlesini konsolide etmesi yani safları sıklaştırması üzerine kurulu bir siyaset yöntemiydi. Özellikle bu kutuplaştırma milli değerler (yerli ve milli savunma sanayi, yerli üretim, savaş ve çatışma tehdidi), manevi değerler (dini kutsallar, vatan ve bayrak kutsalı), ekonomi (borç krizleri, enflasyon, fakirleşme, yolsuzluklar vb.) ve demografik yapıda bozulma tehdidi (göç ve mülteci sorunu) gibi alanlarda kendini gösteriyordu. Eğer Rusya’da son 20 yıla bakılırsa, Putin’in de benzer bir politika ile ülkesindeki Avrupa Birlikçi demokrat liberallere karşı kendi milliyetçi seçmenini kutuplaştırmıştır. Rusya, güçlü savunma sanayii, Ukrayna ve Avrupa ile olası savaş tehdidi, ABD ile gerilim siyaseti ile sürekli kutuplaştırma politikası izlemiş ve milliyetçi söylemlerle Putin yanlısı seçmeni dinamik bir şekilde konsolide etmiştir. Benzer politik taktik Azerbaycan için de geçerli olmuş ve Türk Dünyası ülkelerinde de milliyetçilik hızla yükselişe geçmiştir. Benzer şekilde 2011 yılında Yunanistan ve İtalya’daki sağ hükümetler ülkelerini borç krizine soktular ve bu kriz daha sonra tüm Avrupa’ya yayıldı. Kriz kısmen aşıldıktan sonra yine bu ülkelerde yapılan seçimlerde aynı sağcı hükümetler milliyetçi söylemlerle seçimleri yeniden kazandılar. Bu dönemki seçimlerde ekonomik kriz, enflasyon, borç, yolsuzluk gibi kavramların seçmen üzerinde hiç etkisi olmamışken, mültecilere bağlı sert milliyetçi söylemler karşılık buldu ve aynı partiler yeniden iktidar oldular. Hatırlanırsa bu dönemde kuzey Afrika’dan gelen göçmen botları bu ülkelerce batırılıyor, geriye itiliyor ve hatta ölüler bizim kıyılarımıza vuruyordu. Arjantin ve Meksika’da yapılan seçimlerde de yolsuzluk iddialarının seçmen oyuna yansımadığı, ideolojik olarak seçmen kutuplaşmasının yeniden aynı partileri iktidara getirdiği görüldü.

1. Tur Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde AK partinin seçim çalışmalarının oturduğu temelin de politik polarizasyon olduğu dikkat çekiyor. AK parti bir üst paragrafta belirttiğimiz kutuplaştırıcı politik araçlardan sadece milli ve yerli savunma sanayiini ön plana çıkararak seçim kampanyası yürüttü. Televizyondaki reklamlarda, şehir içi panolarda, el broşürlerinde sürekli yerli SİHA, İHA, TOGG, gemi, muharip savaş uçağı ve füze gibi savunma sanayii ürünlerini ön plana çıkararak milliyetçi söylemlerle kendi seçmenini karşı tarafa karşı kutuplaştırdığı gibi, konsolide etmeye de çalıştı. Muhtemelen sosyal medyada yer alan bazı videolarla ortaya çıkan yolsuzluk ve ahlaksız ilişki iddiaları nedeniyle manevi değerler üzerinden siyaset tercih edilmedi. Benzer şekilde ekonomideki kötü gidişatın sorumlusu da iktidar olduğu için bu yola da başvurulmadı. Son olarak ülkeye gelen mültecilerin ne kadarına vatandaşlık verildiğini sadece AK parti bildiği için, bunların da oyundan mahrum olmamak adına kutuplaştırma politikasında bu yola da başvurulamadı. Bu nedenle sadece milli değer olarak yerli üretim ve savunma sanayii üzerinden milliyetçi söylemler geliştirme yolu tercih edildi. Bu yöntem AK parti adına ilk turda başarı sağladı mı diye sorarsanız oldukça başarılı oldu diyebilirim. Ekonomik kriz, depremler, seller, yolsuzluk ve ahlaksızlık iddiaları içinde seçime giren bir partinin siyaset sahnesinden silinmesi gerekirken aldığı oy başarı değil de nedir? Burada açıkça karşımıza şu çıkıyor ki, siyaset bilimcilerinin de belirttiği gibi seçmen ekonomik koşullardan çok milli değerler üzerinden verilen milliyetçi söylemlere bakarak oy kullanıyor. Ayrıca seçmen nezdinde PKK ve HDP ile ilgili soru işaretleri de direkt oya yansıyor. Muhalefet partilerinden oluşan millet ittifakının halka sunduğu demokrasi, insan hakları, liyakat, kutuplaştırıcı değil birleştirici sloganlar, ekonomik şartların tasviri için kuru soğan edebiyatı gibi söylemler ise milliyetçi söylemler kadar etkili olmamış görünüyor. Son dönemde yapılan çalışmalarda siyaset bilimcilerin de belirttiği gibi, rakibin yerli ve milliyetçi söylemlerle siyaset yapıyorsa sen daha fazla milliyetçi söylem geliştirmelisin. Rusya’da, Avrupa’da, Orta Doğuda olduğu gibi bizde de seçmen bundan etkileniyor. Mesela muhalefet “biz öyle bir SİHA yapacağız ki, ülkemizin milli güvenlik sorunu olan sınırlarımız bu gözcü SİHA’larla 7/24 takip edilecek ve kaçak geçişler anında önlenebilecek” diyebilmeli. Bu örnekleri arttırmak mümkün olmakla birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim başkanlığının harcamalarının tavan yaptığı dikkate alındığında, iktidar partisinin bu algıyı sağlamak için her şeyi yaptığı ortaya çıkmaktadır. Seçimin bir kazananı olacağına göre, rakibini onun stratejisi ile tuş etmelisin. Siyaset bilimi, nerde nasıl davranılması gerektiğini bilimsel bir şekilde açıkladığına göre, bakalım 2. tura kadar siyaset biliminden en çok kim yararlanacak ve başarılı olacak? Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×