Prof. Dr. Tuncay ÇELİK

Prof. Dr. Tuncay ÇELİK

Türkiye 100 Yılı ve Ekonomi

Türkiye Cumhuriyetimizin 2.Yüzyılı, Yeni Türkiye 100 Yılı olarak tanımlandı. Yeni 100 yıl, özellikle ekonomide şahlanış vizyonu ile tanıtıldı. Seçim çalışmaları için yapılan harcamalar kamu bütçesinde öyle bir açığa neden oldu ki, yeni yüzyıl bu açığın kapatılması amacıyla zam yağmuru ile başladı diyebiliriz. Seçim öncesi verilen sözler dikkate alındığında memur ve emekliler Temmuz ayında en az %50 zam beklerken, asgari ücrette yapılacak iyileştirme de yeni ekonomi yönetiminin önünde büyük bir çıkmaza neden olacaktır. Bir tarafta arttırılacak ücretler ki özellikle asgari ücret artışı enflasyonu daha da körükleyecekken, döviz rezervlerinin azalması nedeniyle kur üzerindeki baskının da hafifletilmiş olmasının yarattığı TL’deki değer kaybı kısa dönemde enflasyon kontrolünü güçleştirecektir. Aslında seçimi hangi taraf kazanırsa kazansın beklenen ekonomik görünüm maalesef bu şekilde olacaktı. Peki bu durumun önüne geçilebilir miydi? Burada asıl sorulması gereken soru ise budur.

Hatırlanırsa 2018 Ağustos başında kurlarda ciddi bir atak yaşanmıştı. Türkiye ekonomisi aslında 2013 yılından sonra kan kaybetmeye başlamış fakat bazı isimler üzerinden Türkiye’ye getirilen kayıt dışı dövizle ekonomi 2013-2018 arasında idare edilmiştir. Bu dönemde Avrupa ekonomisinde yaşanan daralma ihracatımıza olumsuz yansımıştır. Türkiye ekonomisi bu dönemde %8’li büyüme oranlarından %3’lü büyüme oranlarına gerilemiş, tarım ve sanayi üretimine yatırım yapılmamış, ekonomi yönetimine yapılan akraba atamaları ekonomiye güveni azalttığı için yabancı sermaye girişi azalmış ve bir kur atağının kapıda olduğu tahmin edilmiştir. Bununla birlikte kısa dönemde üretim ve ihracat arttırılıp döviz girdisi sağlanamayacağı için Arap sermayesine bel bağlanmıştır. Aslında 2018’de ekonomideki kötü gidişat ardından ortaya çıkan kur artışını baskılamak için Merkez Bankasının rezervlerini eritmek uğruna müdahale edilmese, faiz artışı ve kamuda tasarruf yapılarak enflasyonla mücadele edilirken tarım, hayvancılık ve sanayi desteklenseydi, ekonomi yeni kur değerine adaptasyon sağlayacak ve önce artan enflasyon sonra yavaş yavaş gerileyecekti. Farkındaysanız Türkiye’de son 20 yılda 1000 kişi üzerinde istihdam sağlayan bir tane fabrika açılmamıştır.

Aslında ekonomide durumun neden böyle olduğunu hepimiz biliyoruz. Tüm Dünya kademeli olarak faizleri arttırıp tasarruf artışı ile talebi daraltmaya, enflasyonu baskılamaya çalışırken bizde uygulanan inatçı düşük faiz politikası artık sürdürülemez olmuştur. Bunu da şu an ekonomide en yetkili ağız olan Mehmet Şimşek açıkça dile getirmiştir. Aslında piyasalar reel Dolar kurunun 20 TL civarında olmadığını çok iyi biliyor ve ürün fiyatlamalarını daha yüksek kura göre yapıyorlardı. Şu an artan kurun, zaten fiyatlarını buna göre belirleyen firmalar nedeniyle belli bir düzeye kadar iç fiyatlara yansıtılmaması gerekir fakat firmalar ortaya çıkan durumu fırsat bilecekler ve enflasyonist etki ortaya çıkacaktır. Mesela şu günlerde birçok ürüne zam geldiği gibi, ilaca ve başka diğer ürünlere de zam gelecek beklentisi ile birçok mal piyasada bulunmamaktadır. Sağlıkta Euro kur güncellemesi yapılmaması durumunda birçok ilacın piyasada bulunamaması tehlikesi devam edecektir. Kur artışı ve buna eşlik edecek faiz artışı kısa dönemde olumsuz gibi görünse de, rekabetçi kur uzun dönemde ihracatı arttırıp ithalatı kısacak, yaz döneminde turizm ve navlun gelirleri olumlu etkilenecek ve belli bir süre ekonomi kısmen nefes alabilecektir. Sürekli rahat nefes almak için ise, Türkiye’deki üretim açığının kapanması gerekmektedir. Kısaca tarım, hayvancılık, sanayi, teknoloji ve enerjide üretim artışının ahbap çavuşa değil de gerçekten ihtiyaç duyan kişilere denetlenen şekilde teşvik verilmesiyle bir an önce sağlanması gerekmektedir. Artık “itibardan tasarruf olmaz”ın yerini kamuda “tasarruf şart ve gereklidir” söyleminin alması gerekmektedir. Kamuda tasarruf yapılabilirse, birçok teşvik için kaynağın kendiliğinden nasıl ortaya çıktığı görülecektir. Yeni ekonomi yönetiminin işi zor olmakla birlikte ne derecede üst yönetimle uyumlu çalışabileceklerini ve bunun ne kadar başarılı olacağını hep birlikte tecrübe edeceğiz.

PAYLAŞ

DİĞER YAZILARI

×